Yazar Rumuzu: vizyon 1970
Eser Sıra Numarası: 120216eser04
GELECEĞİM VE
BEN
Eğitim, bir toplumun gelişip
ilerlemesinde önemli bir unsurdur. Çocukluğumuzdan bu yana ömrümüzün ortalama
on altı yılı eğitimle geçiyor. İlgi alanlarımızı, kişiliğimizi,
yaratıcılığımızı, yeteneklerimizi, dünyaya bakışımızı şekillendirdiğimiz,
hayatımıza yön verdiğimiz tam on altı yıl…Bizler şanslıyız. Okuduğumuz
okulda aldığımız eğitim, birçok arkadaşımıza göre çok farklı. Kalabalık
sınıflar yok, eğitim teknolojilerinden oldukça iyi yararlanıyoruz.
Öğretmenlerimizin bilgi ve donanımı çok iyi. Peki bu imkanlardan yararlanamayan
diğer öğrenciler için durum bu kadar olumlu mu?Okulumuzun, ailemizin, hatta
kendimizin büyük özverilerde bulunarak geleceğe hazırlandığımız eğitim
hayatımızda, birçok problemle karşılaşıyoruz. Bu, bizim motivasyonumuzu zaman
zaman azaltsa da yılmıyoruz.
Mücadeleye devam ediyoruz. Çünkü önümüzde tarihleri, formülleri, isimleri ezberleyerek gireceğimiz test usulü bir sınav var. Bu sınav, hayatımızın akışını belirliyor. Yaratıcılığımızı geliştirmeye, sosyalleşmeye, kendimizi tanımaya fırsatımız yok. Her öğrencinin yaparak, yaşayarak öğrenmesini ve bilgiye araştırarak ulaşmasını öngören bir sistemde okumak hem de hala öğrencileri ezberciliğe iten bir sınav sistemi… Bu çelişki, birçok öğrenciyi isyan ettiriyor. Bizlerden sadece başarı bekleyen, başka hiçbir özelliğimizin değerlendirilmediği böyle bir sınav sistemi, sanırım dünyanın hiçbir yerinde yok. Çok isterdim bir üniversitenin kapısından girip: “Ben burada okumak istiyorum.” demeyi. Ya da seçmeyi tasarladığım bölümün iş imkanlarını düşünmek yerine, “Ben bu alanda kendimi geliştirmek istiyorum”, diyebilmeyi. Hayal kurmaya bile vakit yok. Çünkü önümüzde çalışılması gereken dersler, hazırlanılması gereken sınavlar var.Tüm bunları, eğitimle ilgili kurumlar ya da kişilerin görmüyor olmaları mümkün değil. Bir meslek sahibi olmak için harcanan onca emek ve zamanı…Milyonlarca öğrencinin isyanını… Kimi zaman şartlar gereği kimi zaman da mecburiyetler gereği henüz yeterli bir çaba içerisinde olunmadığı ortada.Sonuç olarak bu eğitim sisteminde var olmak için çok başarılı olmanız gerekiyor. Sadece başarılı değil çok dikkatli olmanız ve hiçbir ayrıntıyı da gözden kaçırmamanız gerekiyor. Yani her şey tam olmalı. Küçücük bir eksik, hayatınızın yönünü değiştirebilir. Omuzlarımızda bu kadar yük varken bizler de elimizden geldiği kadar dik durmaya çalışıyoruz. Arada bir omuzlarımızın düştüğünü hissetsek bile…
Mücadeleye devam ediyoruz. Çünkü önümüzde tarihleri, formülleri, isimleri ezberleyerek gireceğimiz test usulü bir sınav var. Bu sınav, hayatımızın akışını belirliyor. Yaratıcılığımızı geliştirmeye, sosyalleşmeye, kendimizi tanımaya fırsatımız yok. Her öğrencinin yaparak, yaşayarak öğrenmesini ve bilgiye araştırarak ulaşmasını öngören bir sistemde okumak hem de hala öğrencileri ezberciliğe iten bir sınav sistemi… Bu çelişki, birçok öğrenciyi isyan ettiriyor. Bizlerden sadece başarı bekleyen, başka hiçbir özelliğimizin değerlendirilmediği böyle bir sınav sistemi, sanırım dünyanın hiçbir yerinde yok. Çok isterdim bir üniversitenin kapısından girip: “Ben burada okumak istiyorum.” demeyi. Ya da seçmeyi tasarladığım bölümün iş imkanlarını düşünmek yerine, “Ben bu alanda kendimi geliştirmek istiyorum”, diyebilmeyi. Hayal kurmaya bile vakit yok. Çünkü önümüzde çalışılması gereken dersler, hazırlanılması gereken sınavlar var.Tüm bunları, eğitimle ilgili kurumlar ya da kişilerin görmüyor olmaları mümkün değil. Bir meslek sahibi olmak için harcanan onca emek ve zamanı…Milyonlarca öğrencinin isyanını… Kimi zaman şartlar gereği kimi zaman da mecburiyetler gereği henüz yeterli bir çaba içerisinde olunmadığı ortada.Sonuç olarak bu eğitim sisteminde var olmak için çok başarılı olmanız gerekiyor. Sadece başarılı değil çok dikkatli olmanız ve hiçbir ayrıntıyı da gözden kaçırmamanız gerekiyor. Yani her şey tam olmalı. Küçücük bir eksik, hayatınızın yönünü değiştirebilir. Omuzlarımızda bu kadar yük varken bizler de elimizden geldiği kadar dik durmaya çalışıyoruz. Arada bir omuzlarımızın düştüğünü hissetsek bile…