Yazar Rumuzu: derya 1805
Eser Sıra Numarası: 120221eser03
LİSE
VE HAYAT YOLCULUĞU
Okullar bizleri hayata hazırlayan kurumlardır. Okulu
genel olarak bu şekilde tanımlarız. Bu kurumlar gerçekten de tanımlarına
uyarlar mı? Bu soruya cevap verebiliriz.Okullardaki
müfredatı bilmek için öğretmen ya da öğrenci olmanız gerekmektedir. Ben ikinci
seçeneğe uyuyorum. Lise son sınıf öğrencisi olarak on iki yıllık bir müfredatı
tamamlamak üzereyim. Bu eğitim hayatı boyunca üzerinde durulması gereken asıl
konunun lise müfredatı olduğunu düşünüyorum. Bir okulun öğrenciyi hayata hazırlaması
için öğrencinin o dönemdeki psikolojisinidüşünmesi ve buna uygun bir eğitim
düzeneği oluşturması gerektiğini düşünmekteyim. Yeni müfredatımızda “öğrenci
merkezli” tanımı bulunmaktadır. Fakat öğrenci merkezli ne demektir? Kelimeye
bakarsak,öğrenciüzerine gereken önemin verildiği ve her yönüyle öğrenciyi
esas alan bir eğitim sistemi olduğunudüşünüyoruz. Fakat yanılıyoruz. Öğrenci
merkezli eğitim sistemi öğrencileri daha çok strese sokuyor.Öğrenci merkezli eğitimde her çocuk eşit kabul
ediliyor. Sözel, sayısal ya da eşit ağırlık olmak üzere gruplara
ayrılıyorsunuz. Bu sistem belki eğiticilerin işlerini kolaylaştırıyordur. Biz
zorunlu olarak bir grubu seçiyoruzfakat bu grubu seçerken yapabilirlik
derecemizden haberdar olmadığımız için yanlış seçimler yapabiliyoruz. Bazen
melek kanatlı olarak adlandırdığımız bir öğretmenimiz çıkar ve bize yardım
eder. Sadece yardım alan öğrenciler hatasız olarak gruplarına yerleşebiliyor. Lise
müfredatının asıl sorunu burada bitmiyor. Yoğun ders saatleri ve bazen çocuğun
hiç anlamadığı dersler onların hayattan bıkmalarına neden oluyor. Ben de yoğun
bir müfredat görüyorum. Girdiğim derslerden birçoğu hayatım boyunca şu anımdan
başka hiçbir zaman kullanmayacağım bilgilerden oluşuyor. Bu dersleri dinlememin
tek sebebi sene sonunda arkamda sorumlu olduğum bir ders bırakmak istememem.
Aslında birçok öğretmenimiz de bizimle aynı düşünce içerisinde bulunuyor. Bu
dersler zamanımızın boşa harcanmasına sebep oluyor. Bu dersler yerine kişisel
gelişimizi olumlu yönde etkimeye çalışan, bedensel olarak zinde kalmamızı
sağlayan, kültürel yönde bizi geliştirecek derslerin koyulması kanısındayız.
Uygulanan
müfredatın sadece okul hayatını etkilediği düşüncesini savunmuyorum. Okul
hayatı da bireyin bir yaşamsal dönemidir. Bireyden bağımsız değildir. Bu yüzden
sadece okul düşünülmemelidir. Düşünülmesi gereken bireydir. Müfredatın eksik
kaldığı durumlardan biriside burada başlıyor. Okuldan çıktığımız anda
müfredatın diğer eksisiyle karşılaşıyoruz. Müfredatımız bizi bir bütün olarak
gördüğünden dolayı aile yaşantımızı, sosyal hayatımızı düşünemiyor. Yoğun geçen
çalışma saatlerinden sonra her birey biraz dinlenmek, rahatlamak ister. Okuldan
çıktığımız saatler günün erken saatleri değil. Fakat yinede dolaşma isteğimizi
engelleyemiyoruz. Aslında bazı öğrenciler okuldan sonra eve gitmek istemiyor. Bir
çocuğun evine gitmek istememesin nedeni ne olabilir? Aslına bunun cevabını
bilmiyorum. Sevgi dolu, hayatın sıkıntısından uzaklaşabileceğin sıcacık bir
yuvam varken sokaklarda dolaşmak istemezdim. Bunlara sahip olamamayı
düşünemiyorum. Sanırım arkadaşlarımın neden eve gitmek istemediklerini
biliyorum. Benim sahip olduklarıma sahip olamamalarından dolayı, baskıdan,
şiddetten dolayı evlerine gitmek istemiyorlar. Şiddet sadece bireyin vücuduna
verilen zarar değildir. Şiddetin bir de psikolojik olarak uygulanan şekli
vardır ki bence en kötü şiddet türü budur. Aile içinde sadece kadına şiddet
uygulanmıyor. Aile içinde çocuğa da şiddet uygulanıyor. Benim ailem uygulamıyor
fakat uygulamayan aile yoktur diyemem. Okuldan çıkıp eve giden çocuğun ilk
karşılaştığı şey psikolojik şiddet oluyor. Eve gittiğinde ailesi tarafından
şiddet gören arkadaşlarım oluyor. En mükemmel ailede bile psikolojik şiddeti
görebilirsiniz. Biz sadece okulda okuyan varlıklar değiliz. Bizim tek
sorumluluğumuz okulumuza karşı değildir. Bizim okul dışında ailemize,
arkadaşlarımıza, akrabalarımıza, topluma, bir millete karşı da sorumluluğumuz
var. Bizim en önemli sorumluluğumuz da kendimize karşı olan sorumluluğumuzdur.
Her insan değerlidir. Kendimize gereken değeri vermek zorundayız. La Mettrie’ in
“makine insan” adlı eserinde bahsettiği varlıklar değiliz. Mükemmel olamayız.
Kendimizi parçalara ayıramayız, ayırsak bile bu parçaları birleştiremezsiniz. Bir
emir ile çalışamayız, bizim duygularımız var. Biz makine değiliz. Bozulduğunda
tamir edemezsiniz, hafıza ayarlarına geri dönme ya da yeniden başlatma
işlemlerini uygulayamazsınız. Kalbimiz kırıldığında yedek bir parçası varmış
gibi yenisiyle değiştiremezsiniz. Bizler son derece hassas ve yaratılış
harikası varlıklarız. Bizler insanız. Şiddet görmek, baskı altında olmak ve
istemediğimiz eylemleri gerçekleştirmek zorunluluğunda olmamalıyız.
Müfredatımız bizi gerçekten hayata hazırlasaydı bu kadar çok sorunumuz olur
muydu? Biraz daha vaktimiz olsaydı bizde kendimize güzel bir dünya
kurabilirdik. Daha düzenli ve planlanmış bir müfredatla daha güzel bir nesil
yaratabilirsiniz. Fakat bizim müfredatımızla bu mümkün değil.
Sihirli bir değneğiniz olsaydı ne yapardınız? Benim
bir sihirli değneğim olsaydı lise hayatımı baştan yazardım. Yaşamazdım, sadece
baştan yazardım. Daha az ders saati, kişisel gelişimime destek verecek, zevkli
ve hayatımın her anında kullanabileceğim mesleki ve kültürel dersler koyardım.
Sınav yerine ders içindeki faalliğe bakılarak verilen adaletli notlar olsun
isterdim. Çocuğun yapabileceği, ilerleme gösterebileceği bir müfredat
hazırlardım. En çok da ailesiyle vakit geçirebilmesi için bir zaman dilimi
ayırırdım. Çünkü bize her şeyden çok ailemizle vakit geçirmek gerekmektedir.
Eğitimin ailede başladığını kabul ettiğimiz halde ailede devam edeceğini kabul
etmiyoruz. Eğitimin en güzeli ailede verilir. Son dönemlerde toplumda
bozukluklar olduğunu dile getiriyorlar. Nedenini hiç düşündünüz mü? Bunun
nedeni yoğun müfredatları dolayısıyla çocukların aile ile yeterince vakit geçirememeleridir.
Toplumun en önemli varlığı kültürüdür. Milleti millet yapan özelliktir kültür.
Bu özellikleri bazı şeyler uğruna feda etmek iyi bir fikir değil. Bu fikrin
neden olacağı sorunları yaşıyoruz. Zaten fazlasıyla feda etmiş olduğumuz bu
mirası daha fazla harcamayalım.Baktığım her yönden lise müfredatının öğrencileri hayata hazırlamada yetersiz olduğu kanısındayım. Lise müfredatının acilen güncellenmesi gerekmektedir. Sadece öğrencilerimiz için değil toplum için, Türk milletinin geleceği için müfredat yenilenmelidir. Aksi taktirde kaybedilen bir kaç nesil insan değil büyük bir toplum, güçlü bir ulus, yaşayan bir tarih olacaktır.